Bu Blogda Ara

22 Temmuz 2010 Perşembe

mektup

Öyle çok şey yazılır, öyle çok şey söylenir ki ölüm üzerine... GERÇEK olan tek şeydir çünkü ölüm eylemi.Bu yüzdendir belkide mutluluklarımızı, acımızı, hayallerimizi tartışırken buluruz kendimizi bir ölüm gerçekleştiğinde...

Ne desem, ne kadar hissetmeye uğraşsam az gelir, senin içinde ki derinliği anlamaya.

Semiramis Pekkan dinliyorum iki gündür. "bana yalan söylediler"
Tekrar, bitince tekrar, tekrar...

diyor ki;
"bir aleme indim yalnız
yerde toprak gökte yıldız
bir yan susuz bir yan deniz
iki el bir baş verdiler
bir çift göz ağla dediler...
işte kalbin sev dediler...
bana yalan söylediler
kaderden bahsetmediler..."

Varlığımızı, birileri tarafından sürekli değiştirilen karakterlerimizi sorgulatıyor bu şarkı bana.
Nasıl da edilgen kaldığımızı hayatta...

Gittin...

Sen, çok azımızın yeltenebileceği birşeyi yaptın. Umutlarını sahipsiz bırakmadın.Çok sevindim.
Sevindik, takdir ettik.Herşey yolundadır dedik, yolun da da olmalı... Bilemedik, eksik kaldık sana, içinde olanlara.Yetemedik...

Bazen klavye tuşları arkasında gölgeni gördüm. Bazen bir telefonun ucunda sesini duydum. İki çift sözden ilereye gitmezdi, aslına bakarsan yeterdi de. "nasılsın" demekten daha güzel ne olurdu ki...

Şimdi ilk kez bu kadar derinden hissediyorum. Bir yerlerde, hayatın bir yerlerinden tutmaya çalışan seni...

GERÇEK...

Bütün altüst oluşlarımız bu sebepten değil mi zaten? Bütün karşı duruşlarımız, slogan atışlarımız, yumruk kaldırışlarımız, gidişlerimiz, dönüşlerimiz...

ÖLÜMLERİMİZ...

şimdi, denklemi tersten kurmalı belki de. gidenler onu hatırlayanlar da gittiğinde giderler...

her gidenin umutları, yürüyüşleri gerisinde olanlara kalıyor... tamamlanmak üzere...

alıp o umutları, daha güçlü daha emin yürümekten başka ne yapabiliriz?

özledim bende.
çok...
kendine iyi bakasın
özge