Bu Blogda Ara

31 Ocak 2013 Perşembe

suriye...

Suriye sınırına da uçar mı turnalar,
kadınları ve çocukları kucaklar mı sıcacık dost kucakları...

sınırdayım...
uçak sesleri, bomba sesleri, ambulans sesleri!

sınırdayım...
sarı ve siyah birarada hiç de güzel durmuyor!

26 Ocak 2013 Cumartesi

söylemek isterim ki,
sensiz güneyde yaşamak zor...
bilmeni isterim ki,
sensiz yaşamak zor...
sadece bir umut!
Asi kenarında yürürken her akşam -benzer mi Seyhan'a bilmem-
aklımdasın.
yinede olur ya;
belki gelirsin karşıdan diye...

bir düş görüyorum,
seni görüyorum,
güzel günlere koşuyoruz,
Masmavi günlere...

sözün sonu şu ki;
seni çok özlüyorum...

8 Ocak 2013 Salı

gulumse

Yalnızlıkla nasıl baş edilir?
Her zaman gülümse.
Dişlerini anlamsızlıkla parlat
Ve yalanlarla keskinleştir. 

Ve ters giden ne varsa
Etrafında dolaşmaya devam edecek 
İşte yalnızlığa böyle katlanırsın;

Her şakaya güler,
Körü körüne sarıp sarmalar,
Kalbini dumanla doldurursun. 

Ve istediğin ilk şey
İhtiyacın olan son şey. 
işte yalnızlıkla böyle baş edersin, 

Sadece her zaman gülümse. 

1 Ocak 2013 Salı

ey güzel ülke


Ey güzel ülke, uzak ülke
Ey bilmediğim ülke
Ne kendi isteğimle geldim sana
Ne de soylu bir atın sırtında
Beni bu yiğit delikanlıyı
Gençliğin ateşi sürükledi sana
Bi de başımdaki şarap dumanları

yılın ilk günü. bilir misin bu şarkıyı? bazen ezginin günlüğü olmasaydı ne dinlerdik diye aklımdan geçirmeden edemiyorum:)

yılın ilk günü uzunca bir yolculukla geçti. mersin'den Antakya'ya araç bulamadığım için, Adana'dan bindim antakya arabasına.biraz yorgun eve geldim. bir kadeh ev yapımı şarap aldım elime ve bir defter ile kalem. yılın ilk notları...

tek bir soru var aklımda: neden? 
kaç yıl olmuş hatırlamıyorum. aslına bakarsan uzun uzun düşündüğümde seninle ne kadar az zaman geçirdiğimizi fark ediyorum. bu kadar az zamanda, içimde dolu dolu hissettiğim bazı anlar var.neden o anlar unutulmuyor?neden onca geçen zaman, geçen insanlar ve değişen mekanların ardından aklım hep yerinde sayıyor?

bugün adana'ya indiğimde bilmem kaç yıl önce oturduğum, nargile barın arkasındaki evin olduğu sokaktan geçtim. hatırlar mısın bilmem, herşey tam da o evde başlamış ve bitmişti, hani amerikan mutfak olan.

sokakta ilerledikçe bomboş arsalar karşıladı beni. evi bulmaya çalıştım ama yerinde koca bir moloz yığını vardı.yıkılmış... o evi yıkmışlar... yıllara dayanmıyor mekanlar. geçip giden zamana bir tek insanlar direniyor.

yıkılan evlerin arasından geçtim. sokağın sonunda bir tek sigara yaktım ve anılarımı içime çektim. kentsel dönüşüme isyan ettim sonra. artık elimden bundan fazlası gelmiyor...

böyle oluyor işte. ne zaman sana yazmaya başlasam, seni ansam konu A iken Z oluyor. sözün sonu gelmiyor.

ama sonra hep soru geliyor aklıma.
Neden?
neden sen? cevabını veremediğim bu soru, kendimi yıkılmış bir ağaç gövdesi gibi hissettiriyor.

bir cevap verebilir misin?