Bu Blogda Ara

17 Ekim 2017 Salı

Varlık ve Hiçlik

Kullanmaya ilişkin davranışların hiçbiri kendine mal etme zevkini gerçek anlamda vermez; kendine mal edici daha başka davranışlara gönderir ve bunların her biri yalnızca büyüleyici bir değere sahiptir.
Bir bisiklete sahip olmak, önce ona bakabilmektir, sonra ona dokunabilmektir. Ama dokunmanın kendisi de yetersiz görünür; gerekli olan, gezmek için bisiklete binebilmektir. Ne var ki bu nedensiz gezinti bile yetersizdir; bisikleti uzun mesafeleri kat edebilmek için kullanmak gerekir. Ve bu da bizi daha uzun, daha eksiksiz kullanımlara, Fransa içinde uzun yolculuklara gönderir. Ne var ki bu yolculuklar da bin türlü kendine mal edici tutum ve davranış halinde ayrışacak ve her biri ötekilere gönderecektir. 
Sonuçta, öngörülebileceği üzere, bisikletin bana ait olması için gereken parasal karşılığı ödemem yettiği hâlde, bu sahiplenmeyi gerçekleştirmek için bütün yaşamım gerekecektir; nesneyi elde ederken hissettiğim şey de aslında budur: sahiplenme ölümün hep tamamlanmamış kıldığı bir girişimdir.

14 Ekim 2017 Cumartesi

Yazdıklarından Fazlası Değilsin!


Günler oldu…

Bazen klavye başında, bazen defter sayfalarında… Tuşlara basmaya, kalemi oynatmaya çekiniyorum. Yazmak beni artık zorluyor. Ellerim titriyor. Kalbim boğazımda atmaya başlıyor. Hızlı hızlı basıyorum tuşlara. İçimden geçenlere yetişemeyecekmişim gibi ya da bir an evvel bitsin ve kurtulayım der gibi…

Oysa yazarak var olmaya çalıştım yıllarca. Aklımdan, kalbimden geçirdiğim ne varsa… Güzelliklere, çirkinliklere, iyiliğe ve kötülüğe dair. Bazen bir kelime, bazen sayfalarca! Yazmak benim için iyimi kötü müydü bilmiyorum. Ama şimdi durduğum yerden bakınca; hayal kurmayı öğrenmişim yazarak… Terk ettiğim yalnızca yazma alışkanlığı değil de hayallerimmiş de!

Şuan ın bir eşik olduğu bilinciyle, sandalyede bir geriye çekiliyorum, bir ileriye gidiyorum. Parmaklarım bir birine dolanıyor. Yanlış harflere dokunup duruyorum. Silip silip yeniden yazıyorum!

Yıllar geçmiş. Fiziksel ve zihinsel değişimlerim olmuş. Sayfalar bomboş! Hafızam artık eskisinden daha yetersiz. Ne yaşadım, kimlerle yaşadım hatırlamıyorum.  Eski defterlerimi kurcaladım. Sayfalar dolusu… İnsanın geçmişinden bugüne yazdıkları kalıyor ancak!

İçim burkuluyor. 25 yaşımdan bugünüme geçen zaman yok gibi. Sözcüklerimin tükenmesiyle, anılarımda yok olmuş hayallerimde. Anlıyorum ki “yazma”ya değil kendine oluyormuş insanın küskünlüğü.

Ve en fazla ne olabilir ki insanı kendine küstüren!


Yazmaya çalıştıkça bugün, bir kuşun kanat seslerini duyuyorum; parmak aralarımdan kalbime doğru yol alan! Yazmalı o zaman. Çünkü yazdıklarından fazlası değildir insan.