Bu Blogda Ara

19 Mayıs 2008 Pazartesi

GÜRÜLTÜ


Fışkırıyor azot topraktan.
Yapraklar atmosfere oksijenini salmak için heyecanla sallanıyor dallarında.
Güneş daha hızlı nefes almaya başladıkça, ışıkları; yakıyor coşkuyla bakışan ekinleri.
Kızılın ötesinin ötesinde bir renk, gözün irisine düşüyor. Göz beyni uyarıyor. Hareketler hızlanıyor. Ten tuzlu bir suyu boşaltıveriyor.
Kızgınlıkla gülümseme arasında bir ifade yüzün her yanını sarıyor.
Parmaklar koşuyor en uzaktakine.
Şehrin ışıkları yanıp yanıp sönüyor. Köprüler, sırtında ki bütün varlıkları indirmeye çabalıyor.
Mazot kokuları gökyüzünde kapkara bir sis oluşturuyor. İçinde kargalar martılarla sevişiyor, altında, kalkan vapurlar boşalıp dolmaya devam ediyor.
Gürültü, bir bacayı diğerine atıp, sigarasını yakıyor. Tütün kokusu denizi sarıyor. Balıklar tatlı bir sarhoşluğa teslim ediyor kendini.
Gürültü, indiriyor bacağını, atıyor sigarasını ve vuruyor ayağını yere. Elini çırpıyor. Bir “şişt” sesi çıkarıyor diyaframından.
Dönüyor zaman.
Hareketler duruyor.
Evrendeki her şey öylece kalakalıyor.
Gürültüye kulak veriyor.
Kırıyor kabuğunu gürültü ilk kez.
Durup duran bu oyuna son vermenin zaferini yaşıyor.
Bu kez sessizliği gürültü yapıyor.

Hiç yorum yok: