Bu Blogda Ara

15 Eylül 2007 Cumartesi

tarım işçileri ve yaşam


BALIK İSTİFİ HAYAT YOLCULUĞU

Akşam olupta, günün yorgunluğunu üzerimizden atmak için kanepeye ayak uzatarak açtığımız televizyonda, hemen her gün bir trafik kazasıyla karşılaşıyoruz. Yollara serpilmiş cesetleri izlerken; dikkatsiz şoförlere kahrediyoruz.
Güneydoğudan çıkıp Türkiye’nin dört bir yanına çalışmaya giden tarım işçilerinin de ölümlerine rastladık son zamanlarda.
Çadırlarda, kamyon kasalarında süren yaşam mücadelesinde, son bir ay içinde 50’nin üzerinde işçi ölürken,200’ün üzerinde yaralı var. Trafik kazalarıyla gelen ölümlerin ardından “böyle insan taşınır mı dedik” ancak tarım işçileri nerede nasıl yaşarlar, gittikleri yerlerde kaç saat ne kadar ücretle çalışırlar, barınma koşulları nasıldır, sigortaları yapılır mı ve en önemlisi insan olarak görülürler mi gibi sorular çekmedi ilgimizi. Devlet ise “trafik önlemleri” alarak durumu idare ederken, güvencesizliğe ve sigortasızlığa karşı suskun kaldı.
Türkiye’de 200 bin civarında olan tarım işçilerinin sayısı, bahar ve yaz aylarıyla beraber 1 milyona ulaşıyor. Bu işçilerin çoğunluğunu toprağı kendisine yetmeyen topraksız köylüler ile kırdan göç etmiş kent yoksulları oluşturuyor. Çukurova’da baharda çapayla yapılan yolculukları, Karadeniz’de çay-fındık, Ege’de tütün-zeytin, İç Anadolu’da pancar-tahıl, en son yine Çukurova’da pamuk toplayarak sürüyor.
İşçiler, çalışacakları bölgelerde “elçi”,”dayı başı”, “çavuşlar” aracılığıyla iş buluyor. Buralara kamyon kasalarında veya en iyi ihtimalle minibüs-otobüslerde balık istifi taşınıyor. Çalışmaya gittikleri yerlerde derme çatma çadırlarda, oldukça sağlıksız koşullarda barınıyorlar. Tarıma bağlı ilaç zehirlenmesi ve iş makinelerine bağlı ölümlerde azımsanmayacak düzeyde.(en son Eskişehir’de tarım işçisi bir aile çadırında tüp zehirlenmesi sonucu ölü bulunmuştu.)
İşçilere verilen yevmiye, Güneydoğu ve çevresinde 5–10 YTL iken bu bölgenin dışındaki yerlerde kadınlarda 15 YTL, erkekler de 20 YTL civarında. Ayrıca aracılar ücretlerden 2 YTL komisyon alıyor.
İşverenin sigorta yapmak zorunda olmadığı bu sektörde, tarım işçileri isteğe bağlı sigorta yaptırabiliyor ancak bu ücretlerle sigorta yaptırılması imkânsız olduğu için emekçiler daha da güvencesiz kılınıyor.
Tarım işçilerinin ağırlığını kadın ve çocuklar oluşturuyor. Kadın emekçilerin yaş ortalaması 28. aileler yılın farklı zamanlarında farklı yerlerde olmalarından dolayı çocuklarını okula gönderemiyorlar. Devletin ”haydi kızlar okula!” kampanyası yürütülürken, bölgedeki tarım emekçilerinin yaşam koşullarını değiştirecek hiçbir adım atmaması tüm yapılanların aslında makyaj olduğunu gösteriyor.
Geçtiğimiz aylarda Karadeniz’e fındık toplamaya giden işçilerin geçirdikleri kaza sonucu ölümlerinin ardından cenazeleri Adıyaman’daki köylerine getirilmişti. Cenaze töreni sırasında gözyaşları beyazlamış sakalından aşağı süzülen ihtiyar, köy evinin duvarına çökmüş kendisine uzatılan mikrofona, “burada ekmeğimiz olsaydı, ne işimiz olurdu Karadeniz yollarında!” diye sitem ediyordu.
Devletin tüm vatandaşlarına insanca yaşayacakları bir ücretle ve iş güvencesiyle, yaşadıkları yerlerde istihdam yaratmaması, son günlerde yaşanan işçi ölümlerin ana sebebidir. Bu sebebe dokunmadan alınan tüm sahte önlemler sadece bir şov değil, bilerek ve isteyerek işlenmiş bir insanlık suçu olacaktır.

ÖZGE

Hiç yorum yok: