Bu Blogda Ara

25 Haziran 2009 Perşembe

BİR DÜŞ

Hani o en eskiden kalma masalları anlattın mı başucumda bilmiyorum.

Koca bir leğenin içinde, kıvılcımlarını delice saçan odunlarıyla yanan sobanın yanıbaşında, küçücük bir banyoda, küçük kirli kulaklı kuzuları;kurtların nasıl kaptığını fısıldardın kulağıma ya, işte ondan gayrısını anımsayamıyorum...

Kulaklarım temiz olsada, kaç kurda yem olduğumun heabını tutamıyorum.
Bir gece yarısı tavana dikiliveriyor gözlerim.
İtiraf etmek hiç kolay değil inan, karanlıktan korkuyorum!
Karanlıkta yüzünü göremiyorum.
Üzerine insan gövdesi giysiler giymiş canlılarla bilemezsin nelerin hesabını tutuyorum.
Bizi birbirimize bu kadar yabancılaştıran şeyleri sorgulamaya koyuluyorum.
Ve o canlıların pinekleyen düşünceleri arasında memik dokuyorum.

Kocaman bir tahta tezgah geliyor aklıma. Karlı bir evin balkonunda kurulmuş. Rengarenk simlerle makaralarda... Yanı başında yüreği ağ tutmuş babamda...

Yüzündeki acı dolu tebessüme inat, umudu aşılayan gözlerinle, gelecekten bir parça bir parça mavilik alıyorum. Ellerine uzatıyorum.

Anne,cehemnemin tasvirini boyamaya başladın bile...

Hiç yorum yok: