Tam
iki gün oldu. Saatimin beni kaç dakika aldattığını bilmesem de,
yaklaşık on iki saat yürüyüp 32 saat konakladım. Bu komik bir rakam.
Belki daha fazlasını yapabilirdim. İnsan türüne biraz daha
güvenebilseydim.
Dün
gece korkudan altıma edebilirdim. Çadırımın hemen yanına oturmuş,
zıvanadan çıkıncaya kadar içmeye niyetli, kızlı erkekli genç bir grubun
buluşmasına “masum bir yaz akşamı eğlencesi” olarak inanmaya çalışsam da
beynim buna çok direndi. Onlar oradan kalkıncaya kadar gözümü dahi
kırpmadım. Yalnız kalınca anlıyor ki insan, kendi türümüzden başka
hiçbir şeyden bu kadar korkmuyoruz. Başka hiç bir şeye karşı bu kadar
güvensiz değiliz…
Gün
ağarmaya yakın kalkıyorlar. Ve hiç tanımadığım insanlardan geriye kalan
biraları içiyorum. Güneş iyice yüzünü göstermeye başlıyor.
Bu
sabah bu yolun sonunda olduğuma inandım ve geri dönmeye karar verdim.
Sahilden ana yola doğru yürümeğe başladım. Çantamda ki yeni kıyafetleri
çıkardım ve üzerime giydim. Yoğun bir formaldehit soludum. Cesetleri
muhafaza etmek için kullanılan madde. Yeni evlerde, yeni mobilyalarda ve
yeni elbiselerde formaldehit soluyabilirsiniz. Yeterince soluduktan
sonra midenize ağrı girmesi, kusmanız ve ishal olmanız gayet doğaldır.
Arkama
baktım. Ne kadar yürürsem yürüyeyim, deniz hala olduğu yerde duruyordu.
Aniden kafamda şimşek çakmış gibi, ağaçlar, tatil siteleri, dalgalar,
doğal yaşam, yağmurun uğramadığı bölgeleri aklıma getirmeksizin, denizi
olduğu gibi gördüm. İki gündür hiç kimseyle konuşmamıştım. Bu yüzden
denizi, dilin sınırlarına hapsolmadan algıladım. Çağrışım tuzağına
düşmeden. Denizle ilgili doğru bildiğim her şeyi bir kenara bırakıp,
öylece ona baktım. Çok kısa bir süre için olsa da sanırım onu gerçekten
gördüm. Kafamda beliren bir anlık görüntü aslında “deniz” bile değildi.
Doğal kaynaklardan biri değildi. Adı yoktu. En büyük amaç bu dedim.
“Bilgiyi tedavi etmek”. Eğitimi, kafalarımızın içinde yaşıyor oluşumuzu.
Otoyoldan arabalar geçip gitti. Hiç durmadan yürümeye devam ettim.
Âdem’le
Havva’nın İncil’deki hikâyesinden beri, insanların kasının kendi
iyiliği için fazla çalışır olduğunu düşündüm. Şu elmayı yediklerinden
beri. Çantamdaki son elmayı çıkarıp koca bir ısırık aldım. Ve yola
amaçsız çıkmadığımı gördüm. Amacım vardı. “Tam şifa olmayacak olsa da,
en azından insanları masumiyete geri döndürecek bir tedavi yöntemi
bulmak.”
İçtiğim
biralar işe yaramamıştı. Formaldehit işe yaramamıştı. Doğal ve yapay
kafa yapıcı maddelerin hiçbiri işini görmemişti. Yan yana park etmiş
arabaların arasına süzülmek ve yakıt depolarındaki benzini koklamak
istedim. Kapakları açıp yağları koklamak... Sonra, Havva bu pisliğin
içine bizi nasıl attıysa bende aynı şekilde çıkabilirim diye düşündüm.
Beyin korteksi, yani cerebrum. İşte sorun orada. Eğer sadece beyin sapını kullanarak yaşabilseymiş, sorun ortadan kalkarmış. Bu, mutluluk ve üzüntünün ötesinde bir yer olurmuş.
Balıkların psikolojik durumlarına bağlı olarak ıstırap çektiklerini göremezsiniz.
Süngerler asla kötü bir gün geçirmezler…
Ayaklarımın
altında ki çakıllar üzerine bastıkça o yana bu yana kayıp şıkırdadı.
Yanlarından geçiyorken, arabalar kendi sıcak rüzgârlarını yaydı. Geçen
arabalara el kaldırmak yerine bir dolmuşu durdurdum. Amacım hayatımı
basitleştirmeye çalışmak değildi. Amacım kendimi basitleştirmekti.
Pencere kenarında ki boş koltuğa oturdum. Bu yürüyüş deki deneyimlerimi
yazdım bir bir.
“Her
bağımlılık aynı sorunu çözmek için bulunmuş bir yöntemdir.
Uyuşturucular, obezite, alkol, seks, büyük evlerde yaşamak veya para
huzuru bulmak için kullanılan farklı farklı yöntemler sadece. Bildiklerimizden kaçmak için. Eğitimimizden, elmayı ısırmış olmaktan.
Dil,
dünyanın nimetlerini ve ihtişamını bertaraf etmek için bulduğumuz bir
yöntem sadece. Yıkmak için. Defetmek için… İnsanlar dünyanın bu denli
güzel olmasına katlanamıyorlar. Açıklanamaz ve anlaşılamaz olmasına. Biz
artık gerçek dünyada yaşamıyoruz. Kavramlar ve semboller dünyasında
yaşıyoruz.”
Yol
bitti, dolmuştan indim. Elimi çantama attım. Şimdi daha uzaktan
gördüğüm denize bakarken “gerçeğe son bir kez göz attığımı hissettim.”
Yarım kalan elmayı son bir ısırıkla bitirdim.
ÖZGE
Mersin 8 Eyl. 11