Bu Blogda Ara

4 Kasım 2008 Salı

im atölyesi "ÇAMUR " sayısı çıktı...

bir sohbet bizimki
bataklığın içinde.
yırtık elbiselerimiz.
biraz da kirli.
ellerimiz hep çamur.
bir yağmur sonrasını getiriyoruz sizlere
ellerimizin hamuru, ellerimizin çamuruyla.
ne yapmalı bu elimizdekini?
çoğunun yaptığı gibi birilerinin gözüne mi fırlatmalı?
-doğrusu şu sıralar gündem biraz çamurlu-
yoksa o çamurdan tyeni birşeyler mi yaratmalı?
yağmur ıslatmış toprakları.
bizim üstümüz kirlenmiş.
kimse pislik atmadı üstümüze, biz bile isteyerek avuçladık toprağı.
şekil verdik ona.
bata
çıka.
bizim şeklimize şemalimize baksanız
bizi adam yerine koymazsınız.
-şu sıralar elbiseleri üstlerine oturmayan, kıravatlı, gömlekli,
takım elbiseli, maymunlar geçiyor
sağdan soldan
atamıyoruz bir türlü.
bizim dünyamız başka türlü.
borsalar yükselmez bizde.
piyasalar dumura uğramaz.
ekonomimiz batmaz bizim.
rakamlar çığrından çıkmaz.
ekonomiden anladığımız doğanın dengesidir yalnız.
yani bir hücrenin sıvı dengesi, ısı dengesi, besin dengesi gibi birşeyler.
kaybetmez kimse
kazanamazda
ki kazanılacak ne kalmıştır daha.
ritim tutan çalgılarımız var bizim,
güzeli bulan burunlarımız,
hisseden dokularımız.
boka bulanmaz alınlarımız.
biz çamurun içinde,
bile isteye yaşayanlarız.
çamurumuz var bizim.
tutarız ellerimizde,
sıkıca kavrarız, kimseye fırlatmayız.
yarını örerken onunla,
bugünü de unutmayız.
bu sayı da böyle bir sayı.
çamur dedik adına.
bir yağmur sonrası.
evrenin dengesinin yepyeni,berrak bir haritası.
benliğimizden başka neyimiz var bizim.
ellerimizde ki son çamuru, yeninin hamurunu
atarsak birilerine
kuyusunu kayarsak birilerinin
hile, hurda, yalan, dolan kovalarsak.
nasıl bakarız kendi yüzümüze?
şimdi yeniyi bataklığın dibinden çekip alma vakti.
sen,
bir köşede kuruyup kalmış olan
bugün sende öğreneceksin yeşermeyi.

Hiç yorum yok: