Bu Blogda Ara

30 Ağustos 2008 Cumartesi

ESKİ KENTLER ve ESKİ AŞKLAR

Döneriz bir gün eski şehirlerimize de;
Eski ilişkilerimize döndüğümüz gibi tıpkı;
Biraz pişman, biraz naçar…
Bir zamanlar doludizgin bağlandığı tutkulu aşkları asla unutamadığı gibi insan, bir zamanlar koynunda tutkuyla yaşadığı şehirleri de unutamaz hiç…
Ondandır nereye gitse, vazgeçemediği kitaplar gibi, o şehirleri de götürmesi beraberinde…
Çünkü orada izleri vardır:
Havasında nefesi, metrosunda parmak izi, kaldırımında adımı, yastığında gözyaşı…
Kaç pozu çekilmiştir ünlü meydanlarında kim bilir, kaç ışıklı geceyi canı çekmiştir;
Kaç parkta, kaç heykele dert anlatmıştır.
Yaşadığı şehri kim bilir kaç kez sevmiş, kaç kez nefret etmiştir insan.
Kaç kez kaçmış, kaç kez ger gelmiştir; tıpkı eski bir aşka döner gibi özlemden tutuşarak; biraz pişman, çokça naçar…

Ankara’dayım..
Baktım, 20 yaşım yollarda; Kızılay’da ayrılığım, Karanfil’de yalnızlığım,köşe başında…
Adana…
Her sabah alaca karanlığında efkarla uyandığım bu kül rengi şehir,yalnızlığımın başkentiydi bir zamanlar…
Firarımdı;gurbetim, hüznüm, hasretim.
Sürgünümdü;sığınağım oldu giderek.
Sıcak nezaketinde, soğuk duşlar gibi ürperdiğim, sevgili mektubu bekler gibi güneş beklediğim, kıyasıya nefret edip ölesiye sevdiğim, kara bulutlar, kara şemsiyeler, kara basanlar diyarı…
Çocukluğumu terk edip, gençliğe attığım adımlarım.


Bilemezsiniz nasıl tepeden tırnağa yabancıydım ona ilk gidişimde; nasıl baştan ayağa mutsuz... Gelecekten umutsuz…
O yüzden epey vakit aldı, özenerek içeri baktığım kapılardan, güvenle dışarı bakmam; onunla barışmam… ölsen bir yudum su vermezdi şehir; öylesine ilgisiz, öylesine merhametsiz. Mahşeri kalabalığında alabildiğine sessiz…
Üşüyen bir ruh, kanayan bir yürekle arşınladım sokaklarını uzun süre.hoyrat kollarını açmasını bekledim.
Sonra bir bahar körpeliğinde aniden barıştı benimle.
Açtı sımsıkı örtülü kapılarını; verdi gizlediği sırlarını…kalın kurşuni kabuklarının altında ışıltılı bir inci buldum. Yıkılmış dostluklar, kesilmiş saçlar ve vaatkar aşklarla ilk şehrime geri döndüm.



Hayatımda kendisiden öncesini, kendisinden sonrakilerden ayıran bir hudut çizgisi oldu bu şehir.yeniden buluştuğumuzda aslında hiç ayrılmadığımızı fark ettim.
Anladım ki severken vazgeçmek cinayettir.
Ve her suçlu gibi sonunda, cinayeti işlediğimiz yere, severken terk etmek zorunda kaldığımız şehre döneriz bir gün,
…tıpkı severken vazgeçtiğimiz eski bir sevdalın telefonunu çevirir gibi gece yarısı…

Hiç yorum yok: