Bu Blogda Ara

29 Aralık 2007 Cumartesi

ANTİ-DEPRESAN


Eğer yeterince başarılı olamazsak, görevlerimizi yerine getiremez, yeterince çalışmazsak; sevilmeyeceğimiz yalnız kalacağımız korkusunu, içimizin çekirdeğine yerleştiren bir an var sanki çocukluğumuzda. O anı tedavi edebilmek mümkün olsaydı, beklide şimdi böyle olmazdı. Seçip, seçemediğimizden emin olmadığımız bir hayatı “becermek” için, deliler gibi koşturup çabalamasaydık, o Allahın belası yaramız bizimle birlikte büyüyüp, şimdi organlarımızdan ayırt edilmez hale gelmezdi.

BOŞLUKTA KALIYORSUN

O zaman Aurorix, Cipram, Passiflora sözcüklerini biliyor olmazdık. Kaç kişi o ilaçları alıyor, kesinlikle bir araştırma yapmalı. Kişisel tespitimdir; bu iş bu memlekette fena patladı. Üstelik kişisel iniş çıkışlarımızı dengeleyen o ilaçlar, yere düşünce; yerin dibine geçmesin diye alınsalarda yukarıda çıkarmıyorlar insanın kalbini. Rüya gibi bir boşlukta, tuhaf bir aralıkta kalakalıyorsun değil mi? var mısın yok musun belli değil sanki.

HAYAT KİMİN

Öfkelenmiyorsun ağzının tadıyla. Üzülünce üzülmüyor, sevinince sevinmiyorsun. Sadece devam etmene yardımcı oluyor bu ecza. Durmayı, isyan etmeyi erteletiyor sana. Yalnız değilsin, Türkiye deki beş insandan biri bu halde. Anti-depresan almayanlar, henüz anti-depresanı bilmeyenler sadece. Çünkü herkes istemediği bir hayatı sürdürüyor bu memlekette.
Bu hayat kimim gerçekten? Sanki bu hayatı, bütün bu işleri bir bitirsen rahat edip dinlenecekmiş gibi yaşamıyor musun sende? Patlayana kadar sıkıştırıyorsun hayatı ağzına. Sonra bünye kusmaya başlayınca…

KİMSE İLİŞMESİN

Gözü bir noktaya kilitli kalıverirsin. Ne kimse gelsin, bir şey sorsun, nede herhangi bir şey olsun. Bir bahçe olsun, kuşlar bile ses etmesin. Otur bir banka, kimse ilişmesin. Dur! Ağaçlar sarsın seni; korusun günden bile. Etrafı sarılmış olsun bahçenin çalılarla, kimse girmesin. Ne istediğini, ne istemediğini, neye başlaman neyi bitirmen gerektiğini bile düşünme.
Adın üzerinden düşünceye kadar dursan burada. Bir kâğıt olsa elinde, birde kalem. Bir şey yazmasan. Anlamsız şekiller çizmeye başlasan kâğıda. Aklın su gibi olana dek, oynasa kalem kendi kendine.
Bir hayat insanın kendi hayatı olsa bu kadar yorabilir mi sahibini? Tahammül ettikçe yürüyor, tahammül bitince bitiyor kendiliğinden. İlaçlar hayatı iyileştirmiyor, tahammülü yeniliyor; bal gibi biliyorsun…

KARAR GÜNÜ

Bal gibi biliyorsun, bir gün karar vereceksin. Kimsenin seni beğenmemesini, tanıdığın herkesin “hiç böle değildi” demesini, göze alıp bir karar vereceksin. Bir gün oturup senin kendi hayatının nasıl bir şey olması gerektiğini düşünmeye mecbur olacaksın. İlaçların pelteleştirdiği ruhun bir gün muhakkak dirilmek isteyecek. Yaralarınla organlarını ayırmak, bu kez gerçekten istediğin gibi bir hayata başlamak zorunda kalacaksın. O zaman kendi uzunluğunda olacak ”zaman”.Sabah sabah gibi olacak, uyku uykuya benzeyecek. Belki hiç ummadığın biri olacaksın sonunda. Ama o zaman şimdi içinde sıkışmış duran, çırpınan kuşlar uçacak. İyi iken iyi olacaksın kötü iken kötü. Gülünce güleceksin net bir biçimde. Ağlayınca…

Bitecek bileceksin…

EKİNYAS

Hiç yorum yok: