Bu Blogda Ara

24 Eylül 2008 Çarşamba

kırılamazsa şişeler

Garip bir nem kokusu havada. İçi çürüyen insanların soluklarıyla dolu şehir. Bir an unutup tüm tükenmişlikleri, şaraba vuruyorum.Varsın virane kalsın her şey...

Şarap da gitmiyor tadından öteye. Kriz belki, belki bir yüzleşme. Kulak kesiyorum uzaktan gelen her sese. Her gölgeye.Umut kötülüklerin anası oluyor, işkenceyi uzattığı için.


Havanın kokusu ağırlaşıyor git gide. Belki, hala düşünüyor olmak, bulanmasını önlüyor midenin. Birileri düşüyor uçurumlardan, elimi uzatsam tutacak kadar yakınken kalakalıyorum yar-ların kenarında. Kırılan şişeler ve vazgeçilen gülüşlerle doğsun diye bekliyorum güneşi,doğuya bakan pencerede!

Doğacak güneş, gün ağaracak...İnsanların soluğunda ki küf kokusunu alacak. Kapımı çalacak bir mahalleli çocuk, laboratuarda incelediğim tek hücreli bir canlı.Nefesini alacağım nasıl unutulduğunu hatırlayan çocuğun… Bir sinema bileti tadında yaşanacak ilişkiler, gün batımları da kırılamayan şişeler!

Hiç yorum yok: