Bu Blogda Ara

9 Eylül 2008 Salı

"SURETLİKTE BİR SOĞUK KÜVET" İÇİN

Soğuk taş ürpertti ellerimi ilk dokunduğumda, ölüleri anımsattı mermer soğuğu. İçimden çıkmak için haykırmak geldi , içinden çıkmak için hamle yapmak. kahkahalarımın kırdığı aynalar batıyordu elime su artık rengini kaybetmişti, bense kendimi…
Gözümü tekrar açtığımda hala içindeydim ıslak kızıllığın, daha yoğundu şimdi , gücümü emiyor gibiydi, artık istesem de ulaşamazdım “açık olan”a, ulaşabildiğim tek suretlik “yansıyan”dı ıslak kızıldan. Ve… kapatmak üzereyken son kez gözlerimi güneş ışığının yengisini gördüm, suretliğe teğet kırmızı beyaz bir çizgi gibiydi, artık zorlamıyordu kendini içeriye girmek için, beyazın yengi’siydi bu adeta, sırf cesaret vermek için bana. Elimi kaldırdığımda avucumdan damlayan ıslak kızıl yerde parçalanmış suretlikleri kapladı birer birer . ve artık bakabilirdim, görebilirdim de… şimdi daha bir cesur uzandım güneşe siper olmuş perdelere doğru, saflığını kirletmek pahasına. Ve ışık…
Şimdi gücümün ruhumdan geldiğini anlıyordum. Çünkü öğrendim ki zayıflığım, bütün canlılarla aynı havayı solumaya başladığım o ilk gün gibi çıplaklığı değildi bedenimin, o çıplak beden, gücüydü sımsıkı sardığı ruhumun.
Acını biliyorum, her saniye daralan bir çemberin orjininde yaşamak gibi, ne zaman sıranın geleceğini bilmek ama sıra sana gelene kadar gidenleri görmüş olmanın verdiği acıyı tatmak gibi, uzanan eli görmek ama bir türlü onu tutamamak gibi…
tut elinde acılarını, onlar gücün olacak bir gün.
Şimdi uyan usulca…


süley MAN :)

Hiç yorum yok: