AN ların toplamı değilmidir "yaşam" ve birleştiren değilmidir bunu "zaman"... ve aslında anılar değilmidir "zamanı ANlatan" "yaşam" dan artakalan...
AN elbette gerçektir, soluduğun cigara kadar , demlendiğin alkol kadar, seviştiğin ten kadar. bu yüzdendir ki "asılı kaldığın an"da tebessüm tek tesellindir gözünden yanağına ırmaklar pahasına...
peki terketmek mi kurtaracak AN'lardan kalan biraz yalan kokuşlu, biraz kendini beğenmiş, biraz sinirini başını koyduğu yastıktan çıkarmış, biraz geceyi beklemiş darmadağın etmek içinbakışlarını, biraz umudunu giriş kapısının önünde büyüttüğü çiçeğin ayaklarına saklamış, o kısır mutluluk kırıntılarını...
bırak o üç tombul şişe odada kalsın, bırak buzdolabının üstündeki not büyüsün çoğalsın, "anlar doğursun" terketmeye hazır olduğun kenti "anılarla doldursun"
GİTMEMELİSİN!
Çünkü...
Boynun değil asılı olan anda, AN senin boynunda, sen gidersen o da gelir ve anıları getirir peşine, madem çıkarmak istemiyorsun boynundan o halde "değiştir" değişebileceğine inadığın kadar, "vazgeç" cesaretinin yettiği kadar, "sabret" tahammülün kadar ve "inan" gücün kaldığı kadar...
süley MAN :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder